Mesela; Kanada’daki Türkler telefon açıyor, müziğin çınarına; “Abi; burada bir Cumhuriyet Balosu tertipledik, milli şarkılarımızı dinlemek arzusu ile sizi aramızda görmek istiyoruz… Bizi kırmazsın değil mi?”
Hiç duraksamadan; “Tamam, geliyorum” diyor… Ardından Kanada konsolosluğundan üç gün içerisinde vizesini alıyor. Vizeyi alır almaz da 26 Ekim de THY ile tam on beş saat uçarak davete icabet ediyor. Oradaki mesaisini tamamlayıp dört gün sonra da sağ salim tekrar yurda dönüyor.
Tabii, bu anlatmış olduklarım gayet haklı olarak sizi hayrete düşürebilir veya şaşırtabilir, ama durun; henüz bitmiş de değil, dahası var; İlham Gencer, memlekete döner dönmez “Şöyle birkaç gün sırtüstü yatıp dinleneyim” filan da demiyor. Hiç ara vermeden tekrar piyonun başına oturuyor. Hem de iki ayrı otelde daha önce yapmış olduğu sözleşmeye sadık kalarak, hafta boyunca müzik mesaisine devam ediyor.
Elbette, inanılması zor görünüyor ama gerçek.
Steinway piyanoyu tedris eden ünlüler
Yaşı ellinin üzerinde olanlar hatırlayacaktır; Türk müziğinin çınarı, İlham Gencer, bir zamanlar ünlülerin müdavimi olduğu Çatı kulübünün kurucusu ve de sahibiydi. Mesela; Ajda Pekkan, rahmetli Metin Ersoy, Barış Manço, Cem Karaca ve daha pek çok ünlü müzisyen de onun Çatı kulüpteki maddi ve manevi değeri bakımından dillerden düşmeyen antik Steinway marka beyaz piyanosunu tedris ettikten sonra, ünlüler kervanına katılıp zirveye tırmanmıştı.
Bilindiği gibi, yetmişli yıllarda, söz ve müziği kendisine ait, rahmetli Ayten Alpman’ın seslendirdiği ve uzun yıllar dillerden düşmeyen “Memleketim” şarkısı ile de gönüllerde taht kurmuştu.
Müzik âleminin yaşayan tarihi
İlham ağabeyi, en son seksenli yılların sonlarına doğru Fenerbahçe’deki, meşhur “Sergen”de çalışırken Sedat Sertoğlu ve birkaç arkadaş ile bir arada, pek çok defa gidip izlemiştik. Tesadüf bu ya; geçtiğimiz yazın ortasında da yolda karşılaştık. Ayaküstü hasbıhal ettik. Kirada oturduğunu, sonbahar da işe başlayacağını söylemiş ve de eklemişti: “Sezonda “Pera Palas”da olacağım, yolun düşerse beklerim…”
Tabii, aradan tam otuz yıl geçmiş, insan ister istemez zihninde sorguluyor. İlham Gencer, seksenli yılların sonlarında, atmış yaşını çoktan geride bırakmıştı, şimdi doksanlı yaşlarda olmasına rağmen son derece sağlıklı görünüyor ve hala çalıştığını söyledi.
Geçen hafta yolumun üzerindeydi, İlhan Gencer’i görmek üzere “Pera Palas Oteli’ne gittim. Eskiden, eskiden dediğim de otuz beş, kırk yıl kadar önce, burası, bir sürü de hikâyesi olan bu tarihi otel, belli gazetecilerin ikinci adresi sayılırdı. “Gönül dostu gazeteciler” grubunun da haftalık toplantı mekânı burasıydı. Tabii, o gruptaki renkli simaların çoğu ebediyete intikal etti. Fakat, otel tamamen yenilenmiş, hafızamda kalan “Pera Palas”dan farklı bir konsept ile karşılaştım. Uzun yıllar evvel, en son buraya geldiğimde rahmetli Hamiyet Yüceses”i sahnede dinlemiş, programdan sonra da uzun uzadıya sohbet etmiştik.
Yıllar sonra yeniden piyanonun tuşlarında melodileri konuşturan müzik dünyasının çınarını izlerken aklıma geldi. Rahmetli Alpaslan Türkeş, yanılmıyorsam seksenli yılların ortalarında, iş adamı, rahmetli Metin Ergüç’ün villasındaki bir sohbet toplantısında İlham Gencer’den övgüyle söz etmiş ve eklemişti; “İlham Bey, sanat danışmanım olarak zor günlerimizde de bize destek olmuştur.”
Tabii, aradan bir hayli süre geçmiş olmasına rağmen, İlham Gencer, her köşesi tarih kokan, efsaneleşmiş hikâyelere sahne olan “Pera Palas” otelinin girişindeki orta salonda, siyah kuyruklu piyano ile melodilerin ritminde şarkıların ruhunu yaşatmayı sürdürüyordu. Programı henüz tamamlamıştı ki, bu defa gençlerin fotoğraf çektirme seremonisi sıradaydı.
“Turizm tanıtımında şarkılar etkilidir…”
Biraz sonra fırsat bulup sohbete başladık. Kanada’dan almış olduğu davet, orada görmüş olduğu ilgi ve coşku onu heyecanlandırmış görünüyordu. Giderken uçuş süresinin uzun olmasından yakınarak biraz sıkıntı çektiğini açıkça ifade ediyordu ama dönüşte konsolosluğun devreye girerek “Business class” bilet ayarlandığını ve çok rahat geldiğini söyledi. Uçak”ta görevli THY personelinden olağanüstü ihtimam ve yakın ilgi gördüğünü üstüne basarak belirtti ve ardından da ekledi; “Bir kere daha gördüm ki, en etkili propaganda müzik ve şarkılarla yapılabiliyor… Coşkuyu görmeni isterdim… Bu konuda farklı, fark yaratacak bir turizm projem var… Turizm ve Tanıtma Bakanımız Sayın Numan Kurtulmuş”dan randevu istedim. Haber bekliyorum.”
Bozkurt İlham Gencer
Biz sohbet ederken sipariş etmiş olduğu kahvesini getiriyor garson. Müziğin büyük ustası, sitem yüklü bir ifadeyle fincana doğru durup bakıyor. Sonra da ellerini iki yana açarak oturduğu yerden kalkıp bir şey söylemeden uzaklaşıyor. Biraz sonra elinde üzerinde Atatürk portresi olan boş bir fincanla geri dönüyor. Kanepeye oturup sehpanın üzerindeki kahveyi getirmiş olduğu fincana boca ederken de sitemini dillendiriyor; “Her zaman söylüyorum, kahvemi benim fincanımla getirin diye ama maalesef unutuyorlar…”
Söz dönüp dolaşıp Çatı Kulübe geliyor. İlham Gencer kurucusu olduğu Çatı kulüp hikâyelerini keyifle anlatırken sanki geçmişi de yaşıyor. Bir ara; “İlham abi bu kadar hikâye kitaplara bile sığmaz” diyorum. Sehpanın üzerinden kapağında; ”Bozkurt İlham Gencer” yazan kitabı alıp kapağını bana doğru döndürerek; “Şimdi bu kitabın Almanca’ya çevrilmiş olanı için çalışıyoruz ” diyor.
“Sakıp Sabancı ile birbirimizi çok severdik”
İlham Gencer’in anlattıklarından anlıyoruz ki, yolu Çatı’dan geçmemiş olan ünlü herhalde çok azdır. Mesela; eski Başbakanlardan Tansu Çiller, eşi Özer Çiller ile flört ettikleri yıllarda Çatı klüp müdavimi olduklarını İlham Gencer”e kendileri anlatmışlar. Müziğin asırlık çınarı devam ederek; Ömür Göksel, Cahit Oben, Füsun Onal, Emel Sayın, Ertan Anapa, Şefik Uyguner, Özdemir Erdoğan, Vasfi Uçaroğlu, Fikret Kızılok’un yolu Çatı’dan geçmiş olan ve ilk aklına gelen isimler olduğunu söylüyor. Ardından kolundaki üzerinde rahmetli Sakıp Sabancı’nın fotoğrafı bulunan saate işaret ederek; “Her saate baktığımda rahmetle, saygıyla, sevgiyle anarım” diyerek sürdürüyor konuşmasını; “Adana’daki un fabrikasının havuzlu bahçesindeki Türkan Hanım ile evlendikleri o muhteşem düğünü unutamam. Rahmetli ile birbirimizi çok severdik.
“Sağlık için spor önemli”
Rahmetli Celal Bayar, doksan beşinci doğum gününü henüz kutlamıştı ki, bir gün karşılaştığımda kendisine sormuştum; “Efendim, sağlığınızı neye borçlusunuz, sağlıklı kalabilmek için neler yapıyorsunuz?” Bayar, hiç duraksamadan cevaplamıştı; “Her akşam saat beş sıralarında tekneyle Marmara’ya açılırım. Sağlığımın iyi olmasında temiz deniz havası önemli yer tutar.” Aynı soruyu uzun yıllar sonra müziğimizin çınarına da yönelttim. İlham Gencer biraz daha farklı bir cevap verdi; “Çalışmak, Sağlıklı beslenmek, erken yatmak ve yaşıma uygun spor yapmak” diye cevapladı.
Röportaj: Aytekin Kömürgöz